Yaşama Giden Yol

İnsan, kendisini yaratan Tanrı'yı tanımak, O'na hizmet etmek ve O'nu hoşnut etmek için yaratıldı. Dünyada olduğu sürece bu amacı gerçekleştirmeye çalışmalı. Varoluş nedeni budur;  durup dinlenmeden bu hedefe koşmalıdır. Tanrı'ya giden dar yoldaki yolcu, hedefine ancak ...İlahi vahiy aracılığıyla varabilir. Merhametli olan Tanrı insanın yalın aklıyla keşfedemediğini öğrenebilmesi için ona bu vahyi vermiştir. Bunu izleyen sayfalardaki satırlar, okuyucuyu bu dünyadaki yolculuğunda yaşama giden yola yöneltmek için Tanrı'nın vahyinden alınmış sözlerdir.

Tanrı eski zamanlarda peygamberler aracılığıyla birçok kez ve çeşitli yollardan atalarımıza seslendi. Bu son çağda da her şeyin mirasçısı olarak belirlediği ve aracılığıyla evreni yarattığı kendi Oğluyla bize seslenmiştir. Oğul, Tanrı'nın yüceliğinin parıltısı ve O'nun varlığının öz görünümüdür. Kudretli sözüyle her şeyi devam ettirir. Günahlardan arınmayı sağladıktan sonra, yücelerde ulu Tanrı'nın sağında oturdu(1). İsa suçlarımız için ölüme teslim edildi ve aklanmamız için diriltildi(2). Mesih'te ve Mesih'e olan imanımızla Tanrı'ya cesaret ve güvenle yaklaşabiliriz(3). Çünkü tek bir Tanrı ve Tanrı ile insanlar arasında tek bir Aracı vardır(4). Başlangıçta O, Tanrı'yla birlikteydi. Her şey O'nun aracılığıyla var oldu, var olan hiçbir şey O'nsuz olmadı. Yaşam O'ndaydı ve yaşam insanların ışığıydı. Işık karanlıkta parlar ve karanlık onu alt ede-memiştir(5). O, dünyadaydı, dünya O'nun aracılığıyla var oldu, ama dünya O'nu tanımadı. Kendi yurduna geldi, ama kendi halkı O'nu kabul etmedi. Ancak, kendisini kabul edip adına iman edenlerin hepsine Tanrı'nın çocukları olma hakkını verdi.(6)
İsa Mesih'in doğumu da şöyle oldu(7): Tanrı, melek Cebrail'i Celile'de bulunan Nasıra adlı kente, Davut'un soyundan Yusuf adındaki adama nişanlı olan bir kıza gönderdi. Kızın adı Meryem'di. Onun yanına giren melek, "Ey Tanrı'nın lütfuna erişen kız, selam! Rab seninledir" dedi. Söylenenlere çok şaşıran Meryem, bu selamın ne anlama gelebileceğini düşünmeye başladı. Ama melek ona, "Korkma Meryem" dedi, "sen Tanrı'nın lütfuna eriştin. Bak, gebe kalıp bir oğul doğuracaksın, adını İsa koyacaksın. O büyük olacak, kendisine 'en yüce Olan'ın Oğlu' denecek. Rab Tanrı O'na, atası Davut'un tahtını verecek. O da sonsuza dek Yakup'un soyu üzerinde egemenlik sürecek, ve egemenliğinin sonu gelmeyecektir". Meryem meleğe, "Bu nasıl olur? Ben erkeğe varmadım ki" dedi. Melek ona şöyle cevap verdi: "Kutsal Ruh senin üzerine gelecek, en yüce Olan'ın gücü senin üstüne gölge salacak. Bunun için doğacak olana kutsal, Tanrı Oğlu denecek."(8)

Meryem'in nişanlısı Yusuf, doğru bir adam olduğu ve onu herkesin önünde utandırmak istemediği için ondan gizlice ayrılmak niyetindeydi. Ama böyle düşünmesi üzerine Rab'bin bir meleği ona rüyada görünerek şöyle dedi: "Davut oğlu Yusuf, Meryem'i kendine eş olarak almaktan korkma. Çünkü onun rahminde oluşan, Kutsal Ruh'tandır. Meryem bir oğul doğuracak. Adını İsa koyacaksın. Çünkü halkını günahlarından kurtaracak olan O'dur." Bütün bunlar, Rab'bin peygamber aracılığıyla bildirdiği şu

sözün yerine gelmesi için oldu: "İşte, kız gebe kalıp bir oğul doğuracak. O'nun adını İmanuel koyacaklar." İmanuel, 'Tanrı bizimle' demektir. Yusuf uyanınca Rab'bin meleğinin kendisine buyurduğu gibi yaptı ve Meryem'i eş olarak yanına aldı. Ne var ki, Meryem oğlunu doğuruncaya dek Yusuf onunla birleşmedi. Doğan çocuğun adını İsa koydu(9). Çocuk büyüyor, güçleniyor ve bilgelikte yetkinleşiyordu. Tanrı'nın lütfu O'nun üzerindeydi.(10)
Bu sırada İsa, Yahya tarafından vaftiz edilmek üzere Celile'den Şeria nehrine, Yahya'nın yanına geldi(11). İsa vaftiz olur olmaz sudan çıktı. O anda gökler açıldı ve İsa, Tanrı'nın Ruhunun güvercin gibi inip üzerine konduğunu gördü. Göklerden gelen bir ses de şöyle dedi: "Sevgili Oğlum budur, O'ndan hoşnudum"(12). Bundan sonra İsa, İblis'in denemelerinden geçmek üzere Ruh tarafından çöle götürüldü. Kırk gün kırk gece oruç tuttuktan sonra acıktı.(13)

İsa, Ruh'un gücüyle donanmış olarak Celile'ye döndü. Kendisiyle ilgili haber bütün bölgeye yayıldı(14). İsa, büyümüş olduğu yer olan Nasıra'ya geldiğinde her zaman yaptığı gibi Sept günü havraya gitti. Kutsal Yazılardan okumak üzere ayağa kalkınca O'na Yeşaya peygamberin kitabı verildi. Kitabı açarak şu sözlerin yazılı olduğu yeri buldu: "Rab'bin Ruhu benim üzerimdedir. Çünkü O beni, müjdeyi yoksullara iletmek için meshetti. Tutsaklara serbest bırakılacaklarını, körlere gözlerinin açılacağını duyurmak için, ezilenleri özgürlüğe kavuşturmak ve Rab'bin lütuf yılını ilan etmek için beni gönderdi." Sonra kitabı kapattı, görevliye geri verip oturdu. Havradakilerin hepsi gözlerini O'na dikmiş bakıyorlardı. İsa söz alıp onlara, "Dinlediğiniz bu Yazı bugün yerine gelmiştir" dedi(15). O günden itibaren İsa şu çağrıda bulunmaya başladı: "Tövbe edin! Göklerin Egemenliği yaklaştı".(16)

İsa, Celile bölgesinin her tarafını dolaştı. Buralardaki havralarda ders veriyor, Göksel Egemenliğin müjdesini duyuruyor, halk arasında rastlanan her hastalığı, her illeti iyileştiriyordu(17). Kalabalıkları görünce onlara acıdı. Çünkü çobansız koyunlar gibi şaşkın ve perişandılar(18). İsa, "Yaşam ekmeği ben'im. Bana gelen asla acıkmaz, bana iman eden hiçbir zaman susamaz" dedi(19). "Ey bütün yorgunlar ve yükü ağır olanlar! Bana gelin, ben size huzur veririm. Ben yumuşak huylu ve alçakgönüllüyüm. Boyunduruğuma girin ve benden öğrenin, böylece canlarınız huzur bulur. Boyunduruğum kolay taşınır, vereceğim yük de hafiftir"(20). "Benim adım uğruna evlerini, kardeşlerini, anne ya da babasını, çocuklarını ya da topraklarını bırakmış olan herkes, bunların yüz katını elde edecek ve sonsuz yaşamı miras alacak"(21). "İnsan bütün dünyayı kazanıp da canından olursa, bunun kendisine ne yararı olur? İnsan, kendi canına karşılık ne verebilir? Bu vefasız ve günahkâr kuşağın ortasında, kim benden ve benim sözlerimden utanırsa, İnsanoğlu da, Babasının görkemi içinde kutsal meleklerle birlikte geldiğinde o kişiden utanacaktır"(22). "Deliceler nasıl toplanıp ateşte yakılıyorsa, çağın sonunda da böyle olacak. İnsanoğlu meleklerini gönderecek, onlar da insanları günaha düşüren her şeyi, kötülük yapan herkesi O'nun egemenliğinden toplayıp kızgın fırına atacaklar. Orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır. Doğru kişiler o zaman Babalarının egemenliğinde güneş gibi parlayacaklar. Kulağı olan işitsin!"(23)

İsa ona, "Yol, gerçek ve yaşam ben'im" dedi. "Benim aracılığım olmadan Baba'ya kimse gelemez"(24). "Çünkü Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik Oğlunu verdi. Öyle ki, O'na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, ama hepsi sonsuz yaşama kavuşsun. Tanrı, Oğlunu dünyayı yargılamak için dünyaya gönder-medi, dünya O'nun
aracılığıyla kurtulsun diye gönderdi"(25). "Tanrın olan Rab'bi bütün yüreğinle, bütün canınla, bütün aklınla ve bütün gücünle sev.' ...'Komşunu kendin gibi sev.' Bunlardan daha büyük buyruk yoktur"(26). "Çünkü İnsanoğlu bile hizmet edilmeye değil, hizmet etmeye ve canını birçokları uğruna fidye olarak vermeye geldi"(27). "Kutsal Yasa'yı ya da peygamberlerin sözlerini geçersiz kılmak için geldiğimi sanmayın. Ben geçersiz kılmaya değil, tamamlamaya geldim"(28). "Gök ve yer ortadan kalkacak, ama benim sözlerim asla ortadan kalkmayacaktır".(29)
İsa yine halka seslenip şöyle dedi: "Ben dünyanın ışığıyım. Benim ardımdan gelen, asla karanlıkta yürümez, yaşam ışığına sahip olur"(30). "Kapı ben'im. Bir kimse benim aracılığımla içeri girerse kurtulur. Girer, çıkar ve otlak bulur"(31). "Ben iyi çobanım. İyi çoban koyunları uğruna canını verir"(32). "Ben asmayım, siz çubuklarsınız. Bende kalan ve benim kendisinde kaldığım kişi çok meyve verir. Bensiz hiçbir şey yapamazsınız. Bir kimse bende kalmazsa, çubuk gibi dışarı atılır ve kurur. Böylelerini toplar, ateşe atıp yakarlar. Siz bende kalırsanız ve sözlerim sizde kalırsa, ne isterseniz dileyin, size verilecektir"(33). Çünkü Babamın isteği, Oğul'u gören ve O'na iman eden herkesin sonsuz yaşama kavuşmasıdır. Ben de böylelerini son günde dirilteceğim"(34). "Ben ve Baba biriz"(35). İsa konuşmasını bitirince, halk O'nun öğ-retişine şaşıp kaldı. Çünkü onlara kendi din bilginleri gibi değil, yetkili biri gibi ders veriyordu.(36)

O'nun ünü bütün Suriye'ye yayılmıştı. Çeşit çeşit hastalıklara yakalanmış, ıstırap içinde olan, cine tutsak, saralı, felçli olanların hepsini O'na getirdiler, O da onları iyileştirdi. Celile, Dekapolis, Kudüs, Yahudiye ve Şeria nehrinin ötesinden gelen büyük kalabalıklar O'nun ardından gidiyordu(37). Köy olsun, kent ya da çiftlik olsun, İsa'nın gittiği her yerde, hastaları yollara yatırıyorlar, sadece giysisinin eteğine dokunmalarına izin vermesi için yal-varıyorlardı. Dokunanların hepsi de iyileşti.(38)

İsa Kudüs'e giderken, yolda on iki öğrencisini bir yana çekip onlara özel olarak şunu söyledi: "Şimdi Kudüs'e gidiyoruz. İnsanoğlu, başkâhinlerin ve din bilginlerinin eline teslim edilecek, onlar da O'nu ölüm cezasına çarptıracaklar. O'nunla alay etmeleri, kamçılayıp çarmıha germeleri için O'nu diğer uluslara teslim edecekler. Ne var ki O, üçüncü gün dirilecek".(39)
Kudüs'te yaşayanlar ve onların yöneticileri İsa'yı reddettiler. O'nu mahkûm etmekle her Sept günü okunan peygamberlerin sözlerini yerine getirmiş oldular. O'nda ölüm cezasını gerektiren herhangi bir suç bulamadıkları halde, Pilatus'tan O'nun idamını istediler(40). Pilatus, "O'nu kendiniz alın, çarmıha gerin!" dedi. "Ben O'nda bir suç görmüyorum!" Yahudiler şu karşılığı verdiler: "Bizim bir yasamız var, o yasaya göre O'nun ölmesi gerekir. Çünkü kendisinin Tanrı Oğlu olduğunu ileri sürüyor"(41). İsa'yı salıvermek isteyen Pilatus onlara yeniden seslendi. Onlar ise, "O'nu çarmıha ger, çarmıha ger!" diye bağrışıp durdu-lar(42). Bunun üzerine Pilatus İsa'yı, çarmıha gerilmek üzere onlara teslim etti.(43)

Askerler İsa'yı, Pretoryum denilen vali konağına götürüp tüm taburu topladılar. O'na mor renkte bir giysi giydirdiler, dikenlerden bir taç örüp başına geçirdiler. "Selam, ey Yahudilerin Kralı!" diyerek O'nu selamlamaya başladılar. Başına bir ka-mışla vuruyor, üzerine tükürüyor, diz çöküp önünde yere kapanıyorlardı. O'nunla böyle alay ettikten sonra mor giysiyi üzerinden çıkarıp O'na yine kendi giysilerini giydirdiler ve çarmıha germek üzere O'nu dışarı götürdüler(44). İsa'yı çarmıha gerdiklerinde saat dokuzdu(45). Bütün ülkenin üzerine öğleyin saat on ikiden saat üçe kadar süren bir karanlık çöktü(46). İsa yüksek sesle, "Baba, ruhumu senin ellerine bırakıyorum!" diye seslendi. Bunu söyledikten sonra son nefesini verdi(47). O anda tapınaktaki perde yukarıdan aşağıya dek yırtılarak ikiye bölündü. Yer sarsıldı, kayalar yarıldı(48). İsa'yı bekleyen yüzbaşı ve beraberindeki askerler, depremi ve öbür olayları görünce dehşete kapıldılar ve, "Bu gerçekten Tanrı'nın Oğluydu!" dediler.(49)

Akşama doğru Yusuf adında zengin bir Aramatyalı geldi. O da İsa'nın bir öğrencisiydi. Pilatus'a gidip İsa'nın cesedini istedi. Pilatus da cesedin ona verilmesini buyurdu. Yusuf cesedi aldı, temiz keten beze sardı, kayaya oydurmuş olduğu kendi yeni mezarına yatırdı. Mezarın girişine büyük bir taş yuvarlayıp oradan ayrıldı(50). Sept gününü izleyen haftanın ilk günü, tan yeri ağarırken, Mecdelli Meryem ile öbür Meryem mezarı görmeye gittiler. Ansızın büyük bir deprem oldu. Rab'bin bir meleği gökten indi ve mezara gidip taşı bir yana yuvarlayarak üzerine oturdu(51). Melek kadınlara şöyle seslendi: "Korkmayın! Çarmıha gerilmiş olan İsa'yı aradığınızı biliyorum. O burada yok; söylemiş olduğu gibi dirildi. Gelin, O'nun yattığı yeri görün. Hemen O'nun öğrencilerine gidip şöyle deyin: "İsa ölümden dirildi. Sizden önce Celile'ye gidiyor, kendisini orada göreceksiniz."(52)
Haftanın o ilk günü akşam olunca, öğrencilerin Yahudilerden korkusu nedeniyle bulundukları yerin kapıları kapalıyken İsa geldi, ortalarında durup onlara, "Size esenlik olsun!" dedi(53). İsa, ölüm acısını çektikten sonra birçok inandırıcı kanıtlarla elçilere dirilmiş olduğunu gösterdi. Kırk gün süreyle onlara görünerek Tanrı'nın Egemenliğine dair konuştu(54). Sonra onlara, "Ben daha sizlerle birlikteyken size şu sözleri söylemiştim: 'Musa'nın Yasasında, peygamberlerin yazılarında ve Mezmurlarda benimle ilgili yazılmış olanların tümünün gerçekleşmesi gerektir'" dedi(55). Onlara dedi ki, "Şöyle yazılmıştır: Mesih acı çekecek ve üçüncü gün ölümden dirilecek; günahların bağışlanması için tövbe çağrısı da Kudüs'ten başlayarak tüm uluslara O'nun adıyla duyurulacak. Sizler bu olayların tanıklarısınız".(56)

Rab İsa onlara bu sözleri söyledikten sonra göğe alındı ve Tanrı'nın sağında oturdu(57). İsa, öğrencilerinin önünde, bundan başka birçok mucizeler de yaptı. Ne var ki yazılanlar, İsa'nın, Tanrı'nın Oğlu Mesih olduğuna iman edesiniz ve iman ederek O'nun adıyla yaşama kavuşasınız diye yazılmıştır(58). Bir kez ölmek ve ondan sonra yargılanmak nasıl insanların kaderiyse, böylece Mesih de birçoklarının günahlarını yüklenmek için bir kez kurban edildi. İkinci kez, günah yüklenmek için değil, kurtuluş getirmek için kendisini bekleyenlere görünecektir.(59)

Tanrı'yı biz sevmiş değildik, ama O bizi sevdi ve Oğlunu günahlarımızı bağışlatan kurban olarak dünyaya gönderdi. İşte sevgi budur(60). Mesih'in kanının aracılığıyla Mesih'te kurtuluşa, suçlarımızın bağışına sahibiz(61). Çünkü Tanrı, tüm doluluğunun O'nda bulunmasını uygun gördü. O'nun çarmıhta akıtılan kanı aracılığıyla esenliği sağlamış olarak yerde ve gökte olan her şeyi O'nun aracılığıyla kendisiyle barıştırmaya razı oldu(62). Bizler günah karşısında ölelim ve doğruluk uğruna yaşayalım diye, günahlarımızı çarmıhta kendi bedeninde yüklendi(63). Baba Oğul'u sever; her şeyi O'na emanet etmiştir. Oğul'a iman edenin sonsuz yaşamı vardır. Ama Oğul'un sözünü dinlemeyen yaşamı görmeyecektir. Tanrı'nın gazabı böylesinin üzerinde kalır(64). Çünkü günahın ücreti ölüm, Tanrı'nın armağanı ise Rabbimiz Mesih İsa'da sonsuz yaşamdır.(65)
İsa'nın Rab olduğunu ağzınla açıkça söyler ve Tanrı'nın O'nu ölümden dirilttiğine yürekten iman edersen, kurtulacaksın. İnsan yürekten iman etmekle aklanır, imanını ağzıyla açıklamakla da kurtulur(66). Açıktır ki, hiç kimse Tanrı katında Yasa'yla aklanmaz. Çünkü "imanla aklanan insan yaşayacaktır"(67). Tanrı, insanları İsa Mesih'e olan imanlarıyla aklar. Bunu, iman eden herkes için yapar. Hiç ayrım yoktur. Çünkü herkes günah işledi ve Tanrı'nın yüceliğinden yoksun kaldı. İnsanlar, İsa Mesih'te olan kurtuluşla, Tanrı'nın lütfuyla, karşılıksız olarak aklanırlar(68). Çünkü Yasa'nın her dediğini yerine getiren, ama tek bir noktada ondan sapan kişi bütün Yasa'ya karşı suçlu olur.(69)
Günahımız yok dersek, kendimizi aldatırız ve içimizde gerçek olmaz. Ama günahlarımızı itiraf edersek, güvenilir ve adil olan Tanrı, günahlarımızı bağışlayıp bizi her kötülükten arındıracaktır(70). Nitekim Mesih de bizleri Tanrı'ya ulaştırmak amacıyla doğru kişi olarak doğru olmayanlar uğruna, günahlar için kurban olarak ilk ve son kez öldü(71). Bir kimse Mesih'te ise, yeni yaratıktır; eski şeyler
geçmiş, her şey yeni olmuştur(72). Öyleyse, günahlarınızın silin-mesi için tövbe edin ve Tanrı'ya dönün(73). Rab'be yakaran herkes kurtulacaktır.(74)

Mesih, Tanrı özüne sahip olduğu halde, Tanrı'ya eşitliği sımsıkı sarılacak bir hak saymadı. Ama yüceliğinden soyunarak kul özünü aldı ve insan benzeyişinde doğdu. İnsan biçimine bürünmüş olarak ölüme, çarmıh üzerinde ölüme bile boyun eğip kendini alçalttı. Bunun için de Tanrı O'nu pek çok yükseltti ve O'na her adın üstünde olan adı bağışladı. Öyle ki, İsa'nın adı anıldığında göktekiler, yerdekiler ve yer altındakilerin hepsi diz çöksün ve her dil, Baba Tanrı'nın yüceltilmesi için İsa Mesih'in Rab olduğunu açıkça söylesin(75). Başka hiç kimsede kurtuluş yoktur. Bu göğün altında insanlara bağışlanmış, bizi kurtarabilecek başka hiçbir ad yoktur.(76)
Tanrı'nın bütün insanlara kurtuluş sağlayan lütfu ortaya çıkmıştır. Bu lütuf, tanrısızlığı ve dünya arzularını reddedip bu dünyada sağduyulu, doğru ve Tanrı yoluna yaraşır bir yaşam sürebilmemiz için bizi eğitiyor. Bu arada, mübarek ümidimizin gerçekleşmesini, ulu Tanrı ve Kurtarıcımız İsa Mesih'in yücelik içinde gelmesini bekliyoruz. Mesih, bizi her suçtan kurtarmak, arıtıp kendisine ait ve iyilik etmekte gayretli bir halk yapmak için kendini bizim uğrumuza feda etti(77). Çünkü Tanrı bizi ahlaksızlığa değil, kutsallık içinde yaşamaya çağırdı. Dolayısıyla bu çağrıyı reddeden kişi, insanı değil, size Kutsal Ruhunu veren Tanrı'yı reddetmiş olur.(78)
Tanrı'nın tanıklığı da bize sonsuz yaşam vermesidir. Bu yaşam O'nun Oğlundadır. Kendisinde Tanrı'nın Oğlu bulunanda yaşam vardır. Kendisinde Tanrı'nın Oğlu bulunmayanda yaşam yoktur(79). Çünkü hiç kimse atılan temelden, yani İsa Mesih'ten başka bir temel atamaz.(80)

Yaşama Giden Yol'da Kullanılan Kutsal Kitap Ayetleri

(1) İbraniler 1:1-3
(2) Romalılar 4:25
(3) Efesliler 3:12
(4) 1. Timoteyus 2:5
(5) Yuhanna 1:2-5
(6) Yuhanna 1:10-12
(7) Matta 1:18
(8) Luka 1:26-35
(9) Matta 1:19-25
(10) Luka 2:40
(11) Matta 3:13
(12) Matta 3:16-17
(13) Matta 4:1-2
(14) Luka 4:14
(15) Luka 4:16-21
(16) Matta 4:17
(17) Matta 4:23
(18) Matta 9:36
(19) Yuhanna 6:35
(20) Matta 11:28-30
(21) Matta 19:29
(22) Markos 8:36-38
(23) Matta 13:40-43
(24) Yuhanna 14:6
(25) Yuhanna 3:16-17
(26) Markos 12:30-31
(27) Markos 10:45 (28) Matta 5:17
(29) Matta 24:35
(30) Yuhanna 8:12
(31) Yuhanna 10:9
(32) Yuhanna 10:11
(33) Yuhanna 15:5-7
(34) Yuhanna 6:40
(35) Yuhanna 10:30
(36) Matta 7:28-29
(37) Matta 4:24-25
(38) Markos 6:56
(39) Matta 20:17-19
(40) Elçilerin İşleri 13:27-28
(41) Yuhanna 19:6-7
(42) Luka 23:20-21
(43) Yuhanna 19:16
(44) Markos 15:16-20
(45) Markos 15:25
(46) Markos 15:33
(47) Luka 23:46
(48) Matta 27:51
(49) Matta 27:54
(50) Matta 27:57-60
(51) Matta 28:1-2
(52) Matta 28:5-7
(53) Yuhanna 20:19
(54) Elçilerin İşleri 1:3
(55) Luka 24:44
(56) Luka 24:46-48
(57) Markos 16:19
(58) Yuhanna 20:30-31
(59) İbraniler 9:27-28
(60) 1. Yuhanna 4:10
(61) Efesliler 1:8
(62) Koloseliler 1:19-20
(63) 1. Petrus 2:24
(64) Yuhanna 3:35-36
(65) Romalılar 6:23
(66) Romalılar 10:9-10
(67) Galatyalılar. 3:11
(68) Romalılar 3:22-24
(69) Yakup 2:10
(70) 1. Yuhanna 1:8-9
(71) 1. Petrus 3:18
(72) 2. Korintliler 5:17
(73) Elçilerin İşleri 3:19
(74) Romalılar 10:13
(75) Filipililere 2:6-11
(76) Elçilerin İşleri 4:12
(77) Titus 2:11-14
(78) 1. Selanikliler 4:7-8
(79) 1. Yuhanna 5:11-12
(80) 1. Korintliler 3:11